Platon'un İdealar Kuramı
Rengarenk sevimli ve estetik bir kuş gördüğünüzü varsayalım. Fizyolojik olarak kusursuz olduğunu yaratma sanatına ne kadarda ait olduğunu düşünebilirsiniz. Ancak Platon'a göre gördüğünüz kuş manevi dünyadaki gerçekliğinin sadece bir gölgesidir ve asla mükemmeliyetçi forma ulaşamaz.
Platon yada diğer adıyla Eflatun kimdir ?
Dönemin filozoflarının aksine eserlerinin birçoğu günümüze ulaşan, felsefe ve bilim tarihindeki en güçlü argümanların temelini atan kişidir. Hristiyanlık ve İslam gibi dinleri dahi derinden etkilemiş ve teorilerin farklı boyutlarda ele alınmasını sağlamıştır.
İdealar Kuramı ( Formlar Teorisi ) İdeaların ana özellikleri şunlardır ; Ezeli, ebedi, hareketsiz, değişmeyen ve maddi olmayan.
Platon'a göre idealar zihin tarafından üretilmez, keşfedilir. İdeaların mekansal bir boyuta sahip olmadıkları açıktır. Platon Menon diyalogunda bizim öğrendiğimizi sandığımız herşeye anımsama der. Anımsamanın tek yolunun herşeyi sorgulamaktan geçtiğini söyler.
Formlar teorisi ile Platon evrenin temel gerçeğini formlar olarak görür. Platon formlar teorisini oluştururken hem Herakleitos'dan hem Parmenides'ten yararlanmıştır. Birbirine zıt düşüncelere sahip iki düşünürün fikirlerini Pisagor'un kavramlarıyla matematik biliminin soyutluğu ve kesinliğinden yararlanarak kullanmıştır. Platon'a göre duyu algısı dünyası hakkında kesinlikle bir kuşku bulunmaz elbette dünya vardır. Platon mekan ve zaman içerisindeki fiziksel nesneler dünyasının ötesinde bulunan ancak bu dünyayla sıkı bir ilişki içerisinde olan fiziksel mekansal zamansal olmayan başka bir dünyanın var olduğunu düşünür. Platon bu dünyayı formlar dünyası olarak adlandırır. Platon'a göre her fenomenin evrende bir formu vardır ve formlarından pay alır.
Platon evrene yaratan Tanrı’ya “Demiurg” adını verir. Bir marangozun ağaçlara göre yapacağı eşyayı seçmesi gibi onun da varlıklarını idelerine göre yarattığından söz eder. Platon iki evrenden söz eder; ilk evreni mükemmel ve sonsuz olan ideler evreni, ikinci evreni ise bir sonu olan eşyalar/maddeler evreni olarak ifade eder. İdeler ve eşyalar evreni arasındaki ilişkiyi ise bir şeyin gölgesi ile olan ilişkiye benzetir. Platon bunu mağara örneği ile açıklar: İnsanlar bir mağarada oturan ve arkaları mağaranın kapısına dönük olan tutuklulara benzer. Bunlar ancak önlerindeki duvarı görebilirler, arkalarında ne olduğundan habersizdirler. Mağaranın kapısında güneş vardır ve birçok işle uğraşan insanlar vardır ve mağaranın kapısından geçerler. Bu insanların her birinin gölgesi mağaranın duvarına yansır bu tutuklular ancak duvara yansıyan gölgeleri görebilirler. İnsanın içinde bulunduğu durumda bundan farksız değildir. İnsanın veya insan ruhunun ideler ve eşya evreni arasında bir yerde olduğunu belirtir.
Platon aynı zamanda, “doğuştan bilgi var mıdır?” sorusunu kendisine konu edinen ilk filozoftur. Şayet bu tür bilgimiz olmasaydı bilgimiz de olmazdı yaklaşımını ortaya koyar ancak bu söz ettiğimiz bilgi problemi günümüze değin devam etmektedir. İnsan doğarken en azından bazı idelerini dünyaya getirmek durumundadır. Uyku denilen şeyin insanın hep bilgisinde olmasının temel sebebi budur. Bilgi; insanın sahip olduğu bir olanaktan yararlanması, yani bir zamanlar seyrettiği idelerin kendisinde yeniden uyanması, hatırlanmasıdır. İnsanda doğuştan bilgi vardır ancak bu bilgi ilk önce bilinçdışı olarak gelişmiş olsa dahi sonrasında bilince çıkabilir. Platon burada ruhun daha öncesinde var olduğunu ifade etmek istemektedir, biz bazı ideleri hatırlayabiliyorsak demek ki önceki yaşamımızda bunlar bize öğretilmiştir. Ruh ideler evreninde yaşamış ve görmüş olmalıdır. Bu dünyada bir beden içinde yaşayan ruh ideler evreninde serbest olarak dolaşabiliyordu ve asıl gerçekleri orada görebiliyordu. Bu yüzden ruh, beden zindanından kurtulup tekrar öz haline dönmek için bir hasret içindedir.
“Ruh bir göze benzer, hakikat ve varlık ışığının değdiği şeye dayanınca ruh algılar ve anlar, zekâyla ışıldar. Ama oluşun ve bozulmanın alacakaranlığına dönünce yalnızca sanısı vardır ve gözünü kırparak gider, bir o sanıya bir bu sanıya sahip olur ve zekâsı yokmuş gibi görünür. Bilinene hakikati ve bilene bilme gücünü veren şey, iyi ideasıdır.” Platon
Yorumlar
Yorum Gönder